Hepimizin isteği mutlu olmak ama çoğumuz mutlu olmaya odaklanmak yerine üzülmemeye odaklanıyoruz. Olabilecek kötü ihtimalleri düşünüp ya mutsuz olursak diye kendimizi mutsuz ediyoruz. Yalnız kalmaktan, terk edilmekten korkuyoruz. Hastalanmaktan, yaptığımız planların gerçekleşmeyeceğinden, başarısız olmaktan korkuyoruz. Sevilmemekten ya da çok sevmekten, İnstagrama ekleyeceğimiz fotoğrafımızın beğenilmemesinden korkuyoruz… Yani henüz gerçekleşmemiş birçok şeyden korkuyoruz. Aslında en büyük acıyı ya acı çekersek diye düşünerek çekiyoruz. Başımıza gelmesinden o çok korktuğumuz durumlar gerçekleştiğinde yaşadığımız acı düşündüğümüzden daha dayanılır acı oluyor ama fark edemiyoruz. Peki neden acı çekmeden acı çekiyoruz? Olası bir hayal kırıklığına kendimizi hazırlarken sürekli hayal kırıklığı içinde yaşadığımızı görmüyoruz? O kötü anın gelmesini kollamaktan, anda kalıp mutlu olamıyoruz Şahsen küçükken ak sakallı bir dede elinde asasıyla gelip bana şuana kadar yaşayacaklarımı anlatsa tövbeler olsun ben nasıl yaşarım diye hüngür hüngür ağlar, bana ne ya ben büyümeyeceğim der korkudan yaşayamazdım. Şimdi bakınca bu güne kadar yaşadığım şeyler ki içinde çok derin acılar barındırsa da yaşamaktan zevk almama, mutlu olmama mani olmadı. En büyük acıların üstesinden gelinebildiğini bir daha asla gülemem derken gülme krizleriyle sandalyeden düşebilecek anların da olduğunu gösterdi. Hayatın müzik bittiğinde herkesin kaptığı sandalyeye oturduğu, sona kalanın ayakta kaldığı bir oyun olduğunu düşünürsek, ya sandalyeye oturamazsam korkusuyla çalan müziği dinlemeyenlerden sadece sessizliğe odaklananlardan değil, müziği dinleyerek dans edip oyunun tadını çıkaranlardan olmayı tercih ederim.. Acı çekmekten korkmak yerine anı yaşayıp mutlu olmanız, sandalyenizde otururken gülmekten de olsa biri altınızdan çektiği için de olsa düşseniz bile tekrar kalkabileceğinizi bilerek yaşamanız dileğiyle…