Yalnızlığın kucağına bırakılmış, gözünü sokağa açmış çocuklar. Yıkık dökük evlerin altı dışında sığınacak yerleri olmayan, aile bilmeyen küçük bedenler. Yaşamları boyunca bir mücadeleye hapsedilmiş hayatlar.
Onlar yalnız doğup yalnız yaşayan ruhlar. Ayaklarında yırtık pırtık bir çift ayakkabı, üzerlerinde kimlerden kaldığı bilinmeyen eski püskü hırkalar. Onlar günlerini zor bela geçiren küçük çocuklar. Aile nedir bilmeyen anası babası olmayan hem yetim hem öksüzler. Ellerindeki tek şey birlikte kurdukları arkadaşlıklar, kardeşlikler. Tutunabildikleri tek aile birbirleri. Onlar sokağın sessiz çığlıkları, görenlerin uzaktan acıyarak baktıkları gözler, onlar sokağın çocukları.
Hayat herkese iyi kartlar dağıtmıyor. Kiminin kartları sokağa çıkıyor. kimininki de güzel bahçeli sıcacık evlere. Biri oyuncağını en pahalı mağazalardan alıyor diğeri ise onun eskimiş oyuncağını çöpten.
Ne zaman bir sokak çocuğu görsem çocukluğum sızlar. Nasıl yaşadıklarını dayandıklarını düşünür dururum. Soğuk kış gecelerinde nasıl uyuduklarını yiyecek ekmeği içecek suyu nasıl bulduklarını. En önemlisi de nasıl hayal kurduklarını. Nasıl hayatlar istediklerini. Annesiz babasız yaşamanın onlara ne zorluklar getirdiğini.
Onlar sokak çocuğu, hayalleri sokaklarından daha büyük olan, olmasa da bir aileleri kardeşliklerine tutunan, kocaman yürekleriyle birbirlerini ısıtan. Ve en önemlisi de mücadele eden bir çift gözle bakan. Sokağın çocukları, sokakların kanayan yaraları. Gecelerin gündüze ulaşmasını sabırsızlıkla bekleyen çocuklar..
Kimsesi olmayan, her gece yatacak başka bir yer arayan bu çocukları görmezden gelmeyelim. Soğuktan bir kaldırım köşesinde cansız bedenlerine ulaşılmasın diye, onlar da bir nebze bile olsa kendilerini çocuk hissetsinler diye görmezden gelmeyelim. Sokağın içine çekmeye çalıştığı o çocukları soğuk kaldırımlara, boş sokaklara, acımasız insanlara bırakmayalım.