Kibir, insanın felaketini hazırlar diye boşuna dememişler. Kendini oldum sanmak, her işte kendi doğrularının kendi düşüncelerinin dikine gitmek kişiyi her zaman için yanıltır. Alçakgönüllü olmak ise hayatta daima kazandırır. Tabi alçakgönüllü olurken kendinden vermemek şartıyla..
Geçenlerde bu fikrime uygun çok güzel bir hikâyeye rast geldim. Siz okurlarımla da paylaşmak isterim.
“Vakti zamanında bir fare, bir devenin kendi kendine bir yere doğru gittiğini görür. Hemen devenin yularını eline alır, kurula kurula devenin önünden ona yol göstermeye çalışır. Eh, deve biraz mülayim tabiatlıdır ya! Fareye hiç itiraz etmez. Tabi fare bu arada, “Ben ne pehlivan, ne yiğit biriymişim! Koskoca deveyi sürükleyip götürüyorum.” der kendi kendine.
Deve, “Hele bir sırası gelsin! Ben o zaman senin dersini veririm.” diye düşünür ve sabırla yürümeye devam eder. Deve ile fare, az giderler uz giderler, bir ırmak kenarına varırlar. Fare, ırmağı görünce birden durur. Adeta bir hortlak görmüştür. Bir müddet sonra kendine gelir, geri geri gitmeye başlar.
Deve seslenir: – Farecik, hayırdır! Neden vitesi geriye taktın? Sen benim kılavuzumsun, rehberimsin! Sen yürü ki, ben de ardından geleyim!
– Deve kardeş! Bu su; pek derin, pek büyük! Ben bu suda boğulurum! Fare, deveye bunları söyler söylemesine ama su, devenin dizine geliyordu.
Deve, eline geçen bu fırsatı hemen değerlendirir: – Bu kadarcık sudan mı korkuyorsun? Su, dize ancak geliyor! Hadi, beni nereye götüreceksen çabuk götür! Fare sızlanmaya başlar: “Dizden dize fark var! Senin için karınca olan, bizim için ejderha sayılır. Senin dizine gelen su, benim boyumu yüz kere aşar!”
Deve fırsatı yakalamışken hiç durur mu? Fareye hemen dersini verir: “Öyleyse bir daha küstahlık etmeye kalkışma da canın yanmasın! Boy ölçüşemeyeceğin işlere girme! Kendin gibilerle boy ölçüş!”