Yılmaz Güney, özellikle sinema tarihi açısından kültür sanat hafızamızda önemli bir yere sahiptir. Kendisi, 60’tan fazla filmde senarist, 110’dan fazla filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde ise yapımcı olarak yer almıştır.
Bugün dünya sinemasında bu üretkenlikte çok fazla isim de bulunmamaktadır. Bir mukayese yapacak olursak, 4 Oscar sahibi 93 yaşındaki Clint Eastwood 68 filmde oyuncu olarak yer almıştır. Tabii ki sadece rakamsal açıdan ve Yılmaz Güney üretkenliğini mukayese için böyle bir örnek veriyorum.
Zaman hızla geçiyor, memleket sineması, memleket müziği, memleket kültür sanat anlayışı da birçok konuda olduğu gibi değişim, dönüşüm ve üzülerek söylüyorum ki bir dejenerasyon içerisinde. Tabii ki istisnalar mevcut. Peki bu değişim ve dönüşüm ne boyutlarda?
Bu konudaki gözlemim, sınıflar arasındaki ekonomik kopuşun, kültür sanat alanında da gerçekleştiği yönünde. Basit veriler ile basit tespitler ve analizler yaparak, basit ve anlaşılabilir sonuçlar almayı her zaman yeğlemişimdir. Bazılarınız bilimsel olmadığını ileri sürebilir. Fakat gerçekliği konusunda tartışacağımızı düşünmüyorum. Youtube üzerinden izlenme rakamlarını gördüğünüz zaman bana hak vereceksinizdir.
“Ayranı benden, yoğurdu senden, hoppa cuppa, mırrıh cırrıh” şeklindeki ahenk içeren sözlere sahip eseri ve izlenme sayısını gördüğümde yaşadığım şaşkınlığı izah etmektense, sizlerin de basit bir arama ile bu hoş eseri dinlemenizi tavsiye ederim. İyi nedir, kötü nedir, sanat nedir, sanat mıdır, değil midir tartışmalarına girmiyorum. Nitekim, halkımız izlemiş, takside dolmuşta dinlemiş, teveccüh göstermiş, tıpkı dün yapılan seçimlerde alınan sonuçlar uyarınca, gösterilen teveccüh gibi.
Yeniden Yılmaz Güney’e dönecek olursak, bugün 1 Nisan, kendisinin de doğum günü. Yakın dönem sanat tarihimiz açısından önemli eserler bırakan Yılmaz Güney, 1 Nisan 1937’de doğmuş. Önemli ve hatırlanması gerektiğini düşündüğüm bir kişidir kendisi.
1 Nisan’ın bir diğer özelliği ise bildiğiniz üzere şakalarıdır. Keşke “Hoppa cuppa, mırrıh cırrıh” da benim sizlere 1 Nisan şakam olsaydı. Şaka değil, gerçek.
Sanatla ve vefayla kalmanız dileğiyle…