Tenis şampiyonluklarına adını yazdıran Maria Sharapova sahadaki stratejisini ve soğukkanlılığını en iyi şekilde yöneten ve teniste ismini şampiyonluklarıyla duyurmayı başaran bir oyuncuydu.

Maria Sharapova, tenis dünyasında sadece kazandığı şampiyonluklarla değil, aynı zamanda azmi, hırsı ve kişiliğiyle de unutulmaz bir figür haline geldi. Henüz 17 yaşında Wimbledon şampiyonu olduğunda, kariyerinin zirveye gidişini de müjdelemiş oldu. O, sadece tenis tarihinin önemli isimlerinden biri değil, aynı zamanda dünyanın en tanınan sporcularından biri haline gelmiş bir efsane.

Sharapova'nın kariyerindeki başarılar, her biri birer kilometre taşıydı. 5 Grand Slam şampiyonluğu, dünya sıralamasında 1 numaraya yükselmesi, olimpiyat gümüş madalyası ve Career Grand Slam (dört büyük turnuvayı da kazanma) unvanı, onun ne kadar büyük bir tenisçi olduğunu ispatlıyor. 

Sharapova'nın kariyerinin ilk büyük çıkışı, 2004 Wimbledon zaferiyle oldu. Henüz 17 yaşında, finalde büyük rakibi Serena Williams'ı yenerek, genç yaşta tenis dünyasında adını duyurmayı başardı. Bu zafer, yalnızca tenis yeteneğini değil, aynı zamanda sahadaki stratejisini ve soğukkanlılığını da gözler önüne serdi. Wimbledon zaferi, onun için sadece bir başlangıçtı. Hızla dünya sıralamasında yükseldi ve 2005'te dünya 1 numarası olmayı başardı. Kariyerinin zirvesinde, Amerika Açık ve Avustralya Açık gibi büyük turnuvalarda da başarılar kazanan Sharapova, Fransa Açık’ta 2012 ve 2014 yıllarında şampiyonluklar yaşayarak Career Grand Slam yapmayı başaran nadir oyunculardan biri oldu. Ancak kazandığı kupalar ve kırdığı rekorlarla birlikte, onu farklı kılan bir başka unsur da mücadeleci ruhu ve karakteriydi.