Bir Zamanlar Hollywood'da (Once Upon a Time in Hollywood), Quentin Tarantino’nun 2019 yılında yönettiği, geçmişin Hollywood’unda geçen nostaljik bir hikayeyi ele alan filminde, 1960’ların değişen kültürel atmosferi anlatılmıştır. Film, eğlenceli diyaloglarıyla, detaylı set tasarımlarıyla, unutulmaz karakterleriyle ve yine Tarantino’ya özgü bir anlatım tarzıyla akıllarda kalıcı bir film olmuştur. Film sinema tarihine dair bir dönemi anlattığı için, nostaljik bir tarafı vardır. Aslında eğlenceli ve heyecan dolu bir filmdir. Tarantino, hikayeyi ve karakterleri hem eğlenceli hem de duygusal bir şekilde işleyerek, sinema tarihine unutulmaz bir eser daha eklemiştir diyebiliriz. Filmin oyuncu kadrosunda; Leonardo Di Caprio, Brad Pitt, Margot Robbie, Kurt Russell, Damon Herriman, Al Pacino, Tim Roth, Michael Madsen, Margaret Qualley, Luke Perry, Mike Moh, Damian Lewis, Dakota Fanning, Emile Hirsch gibi oyuncular rol almışlardır.

Filmin konusu kabaca, kariyeri düşüşte olan televizyon oyuncusu Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) ve onun uzun yıllardır hem dublörü hem de en yakın arkadaşı olan Cliff Booth (Brad Pitt) üzerinde yoğunlaşmıştır. Rick, bir zamanlar popüler bir Western dizisinin yıldızıdır, ancak artık sektörde tutunmakta zorlanmaktadır. Cliff ise Hollywood'un gölgelerinde yaşayan bir figürdür. Rick'in her türlü ihtiyacını karşılar, arabasını sürer ve onunla vakit geçirir. Rick, Hollywood’da yeniden yükselmeye çalışırken, Cliff ise ona hem moral hem de destek vermeye çabalar. Hikaye de, ikilinin Hollywood'un değişen çehresine uyum sağlama çabaları işlenirken, dönemin gerçek olaylarıyla kurgu arasında da zekice bağlar kurulmuştur. Bu bağlamda, ünlü yönetmen Roman Polanski ve aktris Sharon Tate'in (Margot Robbie) yaşadığı trajik olaylar da filmde yer almıştır. Rick’in komşusu olarak hikayeye dahil olurlar. Tarantino, 1969 yılında Charles Manson’ın liderlik ettiği bir tarikatın gerçekleştirdiği

korkunç cinayetleri farklı bir bakış açısıyla yorumlamış ve yine diğer filmlerinde de rastladığımız türden bir anlatımla alternatif bir tarih yaratmıştır.

Filmdeki karakterlere gelince; Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) karakteri; kariyerinde zor bir dönem geçiren eski bir televizyon yıldızıdır. Kendi yeteneğinden şüphe duyan, nostaljik ve duygusal bir karakterdir. DiCaprio, Rick’in iç dünyasını büyük bir ustalıkla canlandırmıştır. Eski bir Western yıldızı olan Rick, kariyerindeki düşüşün getirdiği kaygılarla boğuşur. Kendini yetersiz hisseden, alkol problemi olan ve yeni roller bulmakta zorlanan Rick, sinemanın hızla değişen dünyasında aslında kaybolmuş bir figürdür. DiCaprio’nun performansı, karakterin melankolisini ve komik yanlarını ustalıkla sergilemiştir. Cliff Booth (Brad Pitt) da Rick’in dublörü ve en iyi arkadaşıdır. Cliff, Rick’e göre daha rahat bir karakterdir. Geçmişinde karanlık söylentiler olsa da (eşini öldürdüğü iddiası gibi), sadık ve cesur bir arkadaştır. Brad Pitt’in bu rolü, ona En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırmıştır. Polanski’nin genç ve umut dolu eşi olan Sharon Tate (Margot Robbie) karakteri ise, filmin en masum ve saf karakterlerinden biridir. Robbie’nin filmde genel olarak performansı, Tate’in enerjik ve hayata bağlı doğasını yansıtmıştır. Sharon Tate, filmde trajedi yerine bir yaşam ve umut sembolü olarak resmedilmiştir. Hollywood’un umut vadeden, genç ve masum yıldızı olan Sharon’ın hikayesi, filmin nostaljik ve dramatik yönünü derinleştirmiştir. Margot Robbie’nin zarif oyunculuğu da oldukça başarılıdır. Son olarak, filmin kötü karakterleri olan Manson ailesi üyeleri ise, Hollywood’un bu parlak dönemine karanlık bir gölge  düşürür. Onların tehditkar varlığı, dönemin gerçek olaylarına ince bir gönderme yapar niteliktedir. Filmde Manson’un kendisi çok kısa bir sahnede görünürken, onun liderlik ettiği tarikatın üyeleri, özellikle Cliff ile yaşadıkları gerilim dolu sahnelerde ön plana çıkmıştır.

Filmin ana teması, aslında nostalji ve değişimdir diyebiliriz. Tarantino, Hollywood’un altın çağının bitişini ve 1970’lere geçişin sancılarını, kişisel hikayeler üzerinden anlatmıştır. Rick ve Cliff’in dostluğu, bu değişim sürecinde hayatta kalma mücadelesini temsil ederek filmdeki ana yapıyı oluşturmuştur. Aynı zamanda, film bir “ne olabilirdi?” hikayesi yaratarak, Sharon Tate’in trajik sonunu yeniden yazarak bir alternatif gerçeklik de yaratmıştır. Film de, Hollywood’un hem büyülü hem de acımasız doğası, Tarantino’nun kendine has üslubuyla ele alınmıştır. Ayrıca filmde sinema endüstrisinde bireylerin yerlerine, değişen trendlere ve toplumsal dönüşümlere de değinilmiştir. 1960’ların sonu, Hollywood’un geleneksel yapısının değiştiği, eski yıldızların parıltısını kaybettiği ve yeni bir sinema anlayışının yükseldiği bir dönemdir. Tarantino, Rick ve Cliff’in hikayesiyle bu değişimi işlerken, sinema ve televizyon dünyasının arka planına da ışık tutmuştur.

Film teknik olarak da Quentin Tarantino’nun titizlikle yazdığı senaryosuyla, diyalogların doğallığı ve karakterlerin derinliğiyle de dikkat çekicidir. Yönetmen, 1960’ların Los Angeles’ını adeta bir karakter gibi filmine dahil ederek, o dönemki atmosferi yaşatabilmiştir. Robert Richardson’ın görüntü yönetmenliğiyle de bu dönemin atmosferi görsel olarak da başarılı bir şekilde perdeye yansıtılmıştır. Neon ışıklar, tozlu Los Angeles yolları ve film setleri, oldukça inandırıcıdır. Dönemin Hollywood’unu detaylı bir şekilde yeniden yaratmak için büyük bir çaba harcanmıştır. Araçlar, kıyafetler, setler ve tabelalar gibi unsurlar, 1969’un gerçekliğini hissettirebilmiştir. Tarantino’nun her filminde olduğu gibi, bu filmde de müzik seçimi özenle yapılmıştır. Döneme ait hit parçalar, hikayeyi tamamlayan önemli bir öğe olmuştur.

Tarantino, sinemanın yalnızca bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda insanların kalbini ve hayallerini değiştirme gücüne sahip bir sanat formu olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Rick ve Cliff’in dostluğu, Sharon Tate’in saf enerjisi ve dönemin büyüleyici atmosferiyle film, bir dönemin kapanışını sinema tarihini yeniden yorumlayarak bizlere göstermiştir. Özellikle sinema ve Hollywood tarihine ilgi duyan izleyiciler için bu film, adeta bir görsel şölen ve duygusal bir yolculuk olmuştur diyebiliriz. İzlemeyenlerin izlemesini tavsiye ederim iyi seyirler...