Quentin Tarantino’nun 1997 yapımı “Jackie Brown” filmi, Elmore Leonard’ın “Rum Punch” adlı romanından uyarlanmış bir neo-noir suç filmidir. Bu film, Tarantino’nun karakter odaklı hikaye anlatımına ve ustalıkla işlenmiş diyaloglarına örnek olan yine güzel bir filmidir. Aynı zamanda, yönetmenin filmografisinde kendine özgü bir yere de sahiptir. Çünkü “Jackie Brown” diğer filmlerindeki aşırı şiddet ve stilize aksiyon sahnelerine kıyasla daha sakin, duygusal bir anlatıma sahiptir. Reservoir Dogs ve Pulp Fiction'daki enerjik anlatım ve keskin diyaloglar bu filmde yerini daha sakin ve karakter odaklı bir hikayeye bırakmıştır. 
Filmin konusu, Los Angeles’ta bir hava yolu şirketinde kırklı yaşlarda, hostes olarak çalışan Jackie Brown, (Pam Grier) etrafında döner. Jackie, düşük maaşlı işine ek olarak silah kaçakçısı Ordell Robbie (Samuel L. Jackson) için para taşıyarak geçimini sağlamaktadır. Ancak Jackie, bir FBI takibi sonucu yakalanır ve zor bir seçimle karşı karşıya kalır; ya Ordell’e ihanet edip FBI ile iş birliği yapacak ya da hapiste çürümeye razı olacaktır. Jackie, zekasını ve stratejik düşünme yeteneğini kullanarak hem FBI’ı hem de Ordell’i kandırmayı planlayan tehlikeli bir oyuna girişir. Bu süreçte ona kefaletçi Max Cherry (Robert Forster) yardım eder ve aralarında beklenmedik sevgi ve güvenle karışık bir dostluk gelişir. Hikayenin geri kalanında Jackie’nin bu riskli plandan sağ çıkmaya çalışırkenki kendi özgürlüğünü de kazanma mücadelesini izleriz.
Filmin merkezinde yer alan, Jackie Brown zeki, dayanıklı ve karizmatik bir kadındır. Pam Grier, başarılı oyunculuk performansıyla hem güçlü hem de kırılgan yönlerini kusursuz bir şekilde yansıtan bir performans sergilemiştir. Jackie, yaşadığı zor hayat koşullarına rağmen, hayatta kalma içgüdüsü ve zekasıyla pes etmeyen bir mücadele verir. Soğukkanlı ve manipülatif bir suçlu olan Ordell Robbie'de (Samuel L. Jackson) performansıyla karakterin tehditkar ama bir o kadar da karizmatik yanını gözler önüne sermiştir. Bir diğer karakter olan Max Cherry'de (Robert Forster) filmde kefalet memuru rolündedir. Jackie’ye yardım ederken ona aşık olur. Max, hikayenin duygusal merkezidir ve Robert Forster bu rolüyle kariyerinin en güçlü performanslarından birini sergilemiştir. Robert De Niro'nun canlandırdığı Louis Gara karakteri ise sessiz, biraz sakar ama potansiyel olarak tehlikeli bir suçludur. Aynı zamanda eski bir banka soyguncusudur. De Niro, bu küçük ama etkili rolde oldukça sade bir karakteri canlandırmıştır. Son olarak Ordell’in tembel, hedonist kız arkadaşı Melanie Ralston (Bridget Fonda) ise kaygısız ve umursamaz tavırları ile filmin daha ciddi temalarına zıt bir karakter olmuştur. 
Filmdeki, karakterler sürekli olarak birbirlerini kontrol etmeye çalışmaktadırlar. Jackie, hem FBI’ı hem de Ordell’i kandırırken kime güveneceğini dikkatle seçmek zorundadır. Jackie Brown ve Max karakterleri arasındaki ilişki dışında diğer bütün karakterler arasında bir güvensizlik ortamı vardır. Dolayısıyla karakterler arasındaki ilişkiler, sadakat olgusunun kırılgan bir şekilde işlediğini bize göstermektedir. Ayrıca Jackie’nin ekonomik durumu ve yaşadığı hayatta kalma savaşı, Amerikan toplumundaki sınıfsal ve ırksal zorluklara bir gönderme niteliğindedir de diyebiliriz.
Tarantino, bu filminde daha az stilize ve daha gerçekçi bir anlatım tarzını tercih etmiştir. Karmaşık bir olay örgüsünü ustalıkla çözerek, izleyiciyi hikayenin içerisine dahil etmeye çalışmıştır. Diyaloglar hala onun imzasını taşırken, hikaye anlatımı diğer filmlerine göre daha sade ve geleneksel olmuştur. 
Film teknik olarak da, klasik 70’ler tarzında görsel bir hava yaratmıştır. Jackie Brown’un tarzı ve kıyafetleri bile o dönemin atmosferini izleyicilere yeniden yaşatmıştır diyebiliriz. Sally Menke’nin kurgusu da, filmin temposunu sabit tutarak, hikayenin karmaşık yapısını kolayca takip edilebilir kılmıştır. Filmin müziklerine gelince, 1970’lerin funk, soul ve R&B parçalarından oluşmuştur. Bobby Womack’ın “Across 110th Street” adlı şarkısı, filmin ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtmıştır.
Özetle "Jackie Brown”, Tarantino’nun filmografisindeki en olgun işlerden birisidir diyebiliriz. Karakterlerin derinlikleri, hikayenin zekice işlenmiş yapısı ve nostaljik atmosferiyle, yalnızca bir suç filmi değil, hatta suç dünyasına ait bir karmaşa olarak değil, aynı zamanda hayatın karmaşıklığına dair bir anlatıdır. Jackie Brown karakteri, sinema tarihindeki en güçlü kadın karakterlerden biri olarak kabul edilmiş ve filmi, her izleyişinizde yeni detaylar bulabileceğiniz, keşfedebileceğiniz zengin bir senaryoya ve çekim tekniklerine sahiptir. Çünkü filmde, Tarantino, yalnızca bir suç filmi anlatmıyor, aynı zamanda karakterlere derinlik katarak seyirciyi de bu karakterlerle empati yapmaya davet ediyor. Bu nedenle film, birçok eleştirmen ve Tarantino hayranları için özel bir yere sahiptir. İyi seyirler...