Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin 11 Temmuz 2023 tarihinde gerçekleşen Grup Toplantısı’nda konuştu. Yoğun katılımla gerçekleşen grup toplantısında, sözlerine herkese sevgi ve saygı göndererek başlayan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Vatandaşlarımızın zor durumda olduğunu ve neden sesinizi daha çok çıkarmıyorsunuz diye sitem ettiklerini biliyorum. Sıkıntıyı hepimiz çekiyoruz, tarihin vatandaş olarak bize yüklediği bir sorumluluk var, sıkıntıları bile bile kendisine verilen sözlere kanarak, sizlere çok güzel bir Türkiye vereceğiz diyenlerin seslerini yükseltmelerini de bekliyoruz. Biz de zaten her daim şikayetlerimizi dile getiriyoruz. Akp ye oy vermiş vatandaşlarımızın da oturup bir vicdan sorgulaması yapmalarını bekliyoruz.
İklim değişikliğiyle beraber öyle anlaşılmıyor ki bu afetler bizi bırakmayacak. Afet yaşanan yerlere derhal belediyelerimiz yardım ekiplerini gönderdiler. Biz karadenizden vatandaşlarımızın yaralarının sarılması için elimizden geleni yapıyoruz.
Uygarlığın merkezi dediğimiz yerde bir soykırım gerçekleşti ve Avrupa uzun süre seyretti bunu. Suriye’de kan gövdeyi götürürken de ses çıkarmıyorlardı. Türkiye'nin Srebrenitsa Soykırımı'nı Meclis'e getirmesi lazım. CHP’nin çizgisi bir uygarlık çizgisidir, insanlığa hizmet etme çizgisidir. Ötekileştirme asla bizim lügatımızda yer almadı, almayacak.
Cezaevlerimiz tıka basa dolu, gazetecisinden mimarına avukatına kadar. Tıka basa olan cezaevlerinden gücü olanlar elini kolunu sallaya sallaya çıkabiliyorlar. Hatay milletvekili Can Atalay da hala içeride, Merdan Yanardağ da. RTÜK Tele1’e ceza yağdırıyor. Bu olaylar bizi yıldırmayacak, tam tersine bizler demokrasi mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hiç kimse unutmasın; basın hürdür, sansür edilemez! Biz bu temel ilke çerçevesinde sesimizi her zaman yükselteceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Nato’ya da üyesine. İsveç NATO’ya asla üye olamaz diye konuştu iktidar kanadı. Sonra ne oldu, Biden’ın telefonu sonrası 180 derece değişti kararları. Bir devlet böyle yönetilir mi? Dün söylediğinizi bugün neden inkar ediyorsunuz?
Bizi Avrupa Birliğine alacaklarsa, onların demokratik standartları gerçekleşirse alacaklar. Kendi ülkene demokrasiyi getiriyor musun? Demokrasinin yolu, AB’nin yolu Can Atalay, Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay bunlardan geçiyor sen bunları serbest bırakacak mısın? AB’nin yolu Selahattin Demirtaş’tan, Emine Şenyaşar’dan tweet attı diye gözaltına alınan gencecik çocuklardan geçiyor. Sen bunların gereğini yapacağına söz verdin mi? AB’nin yolu Diyarbakır’da tutuklu gazetecilerden, Galatasaray Meydanı’nda annesinin babasının, çoluğunun çocuğunun hakkını arayan Cumartesi Anneleri’nden geçiyor. Sen bunların haklarını teslim edecek misin?
Cumartesi Annelerinin yolunu hepimiz gözlemek zorundayız, benim gözümde Diyarbakır Anneleri neyse Cumartesi Anneleri de odur, anne annedir, bütün annelerin başımın üzerinde yeri vardır.
Devletin dini adalettir diyoruz, adaletin olmadığı yerde haksızlıklar hukuksuzluklar olur diyoruz.
Eğer bir Allah’ın kulu çıkıp bu memlekette adalet vardır diyorsa beni ikna etsin. Ama adım gibi eminim bu memlekette adaletin olmadığını herkes biliyor.
Enflasyon. 1069 yılında Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’de söylediğini bugün yerine getiremiyoruz. Tek başlarına iktidar oldular, fabrikaları sattılar, ne varsa 2000’in üzerinde cumhuriyetin kurduğu fabrikaları sattılar. Bankaları sattılar. Memleket borç batağında. Devlet de borç batağında.
Vatandaş şunu söyleyebilir, özellikle AKP’ye oy veren vatandaşımız, faiz yükseltmezler nas dediler diyebilirler. Yerel seçimlerden sonra faizler de pik yapacak, onu bekliyorlar.
Borç alan emir alır diyor Erdoğan sık sık, evet borç alan emir alır.
Bir ülkenin bağımsızlığının iki ana damarı vardır. Ekonomik bağımsızlık, siyasal bağımsızlık. Ekonomik bağımsızlığınız yoksa siyasal bağımsızlığınız da yoktur.
2019’da bir arabanın fiyatıyla 2023 yılında bir telefonun fiyatı aynı. Daha ne anlatıyoruz.
Bir taraftan zam, bir taraftan vergiler geldi. Vergilerin anayasaya uygun olup olmadığına bakmadan vergiler getirdiler.
Kanun teklifinde deprem dolayısıyla biz bu vergileri alıyoruz diyorlar.
Uygulanan bu ekonomik soykırım programı kimin işine yarıyor? Ben bütün vatandaşlarıma seslenmek istiyorum, elinizi vicdanınıza koyun bu soruyu sorun lütfen.
Döviz kurundaki bir liralık artışla, devlet 145,5 milyar lira borç altına giriyor. 145,5 milyarı da 85 milyon vatandaş ödüyor, yeni doğan çocuk dahil olmak üzere.
Ekonomik soykırım programı kime yarıyor 5 maddede sayacağım.
1. Erdoğan’dan dolarla ihale alanlar, onlar hep kazanıyor.
2. Dolarla gelir garantisi verilenler.
3. Dolarla devlete borç para verenler.
4. Kur korumalı mevduat sahipleri.
5. Yurt dışından borç alıp aldığı borca devletin hazinesini garanti gösterenler.
Bu 5 gruba 85 milyon vatandaş hizmet ediyor. Bu program 85 milyonu etkileyen bir programdır.
Hepsi bu kadar değil elbet, boşuna mı soykırım ekonomisi deniyor bu programa. Diyelim ki dolarla ihale aldınız, sözleşmede şöyle bir hüküm var, dolarla ihale alıyorsunuz, faizini de dolarla alıyorsunuz, ama diyor ki ben doları nereden aldım, Amerika’dan aldım diyor, o zaman Amerika’daki enflasyonu da bana dolarla ödeyeceksiniz diyor, Amerikan Ekonomisinin enflasyonunu da 85 milyon vatandaşın sırtına yıkıyorlar. Euro ile aldıysanız borcu, Avrupa’daki enflasyonu 85 milyonun sırtına yıkıyorsunuz.
Bu millete söz vermiştim, o götürdükleri 418 milyar doları kuruşu kuruşuna buraya getireceğim diye, ama sözümden dönmüş değilim, göreceksiniz tarih o 418 milyar doların Türkiye’ye nasıl getirildiğini yazacaktır, göreceksiniz.