Arjantin sineması, Latin Amerika'nın en önemli sinema endüstrilerinden birine sahip olan ülkenin, sinema geleneğini temsil eder.

Arjantin sineması, 20. yüzyılın başlarından itibaren büyük bir gelişim göstermiş ve yerel ve uluslararası alanda tanınan birçok önemli film ve yönetmene ev sahipliği yapmıştır.

Latin Amerika, sinemaya Lumiere Kardeşler'in temsilcileriyle birlikte adım atmış, ancak yerel unsurların sinematografik eserlere yansıması zamanla kendini göstermiştir. İlk filmler, Avrupalı göçmenler tarafından çekilmiş olmasına rağmen, Latin Amerika'nın devlet ritüelleri, resmi törenler ve geleneksel festivallere ilişkin sahnelerle dolu bir dünyayı yansıtma çabasıyla şekillenmiştir. Bu erken dönem yapıtlar, görsel bir anlatımla Latin Amerika'nın renkli ve canlı kültürünü yansıtma amacını taşır. Saflığı ve masumiyeti temsil eden yerel halkın dansları, müzikleri ve gelenekleri, yapılan çekimlerde büyüleyici bir şekilde canlandırılır. Sıradan insanların günlük yaşamları, toplumsal yapılar ve doğal manzaralar, sinematik bir estetikle yansıtılmaya çalışılmıştır.

1920'ler ve 1930'lar, Arjantin sinemasının gelişimi için önemli bir dönem olmuştur. Bu dönemde sessiz filmler üretilmiş ve türlü türlü konular işlenmiştir. 1933 yılında sesli film dönemi başlamış ve bu da Arjantin sinemasının yeni bir evreye girmesini sağlamıştır. 1928 yılında, yönetmen Julio Irigoyen gibi isimler Arjantin kültürünün önemli bir parçası olan tango dansını beyaz perdeye taşımak için Alma en pena gibi filmler yapmaya başladılar. Bu akım, 1930'lu yıllarda ivme kazanarak daha da yaygınlaştı. 1931 yılında, yönetmen José A. Ferreyra, Arjantin'de Vitaphone ses senkronizasyonu ile çekilen ilk film olan Muñequitas porteñas'ı yönetti. Aynı yıl içerisinde Ferreyra, El Cantar de mi ciudad adlı ikinci bir sesli film projesine imza attı ve diğer erken dönem yönetmenlerini sesli filmlere geçmeye teşvik etti. Ardından 1933 yılında Movietone teknolojisi kullanılmaya başlandı ve filmlerde hem ses hem de müzik kullanımı yaygınlaştı.

1940'lı yıllarda Arjantin sineması, özellikle melodram türünde büyük bir başarı elde etmiştir. Bu dönemde yönetmen Carlos Gardel ve aktris Libertad Lamarque gibi önemli isimler popülerlik kazanmıştır. Arjantin melodramları, toplumsal konulara değinirken duygusal yoğunluğuyla da dikkat çeken yapıtlar ortaya koymuştur.

1950'lerde Arjantin sineması, "Yeni Dalga" hareketinin etkisiyle deneysel ve bağımsız filmler üretmeye başlamıştır. Yönetmen Leopoldo Torre Nilsson ve Fernando Birri gibi isimler, bu dönemde yenilikçi yapıtlar ortaya koymuş ve Arjantin sinemasını uluslararası alanda temsil etmişlerdir.

1960'lar ve 1970'lerde Arjantin sineması, politik ve toplumsal meselelere odaklanan filmlerle büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Bu dönemde filmler, sınıf farklılıkları, baskı ve adaletsizlik konularını ele almış ve toplumsal eleştiriler yapmışlardır. Yönetmen Fernando Solanas'ın "Fırınların Saati" 1968 ve "Güney" (1988) gibi filmler, bu dönemde Arjantin sinemasının önemli yapıtlarından bazılarıdır. Bu filmler, Arjantin toplumunun sorunlarını cesurca ele alırken, sanatsal bir anlatım ve derinlikli hikayelerle izleyicileri etkilemiştir.

1980'ler ve 1990'lar Arjantin sineması için durgun bir dönem olmuştur. Ekonomik sorunlar ve politik istikrarsızlık, sinema endüstrisini olumsuz etkilemiş ve film üretimi azalmıştır. Ancak, 2000'li yıllarda Arjantin sineması yeniden canlanmış ve uluslararası alanda büyük ilgi görmüştür.

Son yıllarda Arjantin sineması, farklı türlerde ve tarzlarda çeşitlilik gösteren önemli yapıtlar üretmektedir. Yönetmenler, toplumsal konuları, tarihi olayları, aşkı ve insan ilişkilerini işleyerek Arjantin kültürünü ve kimliğini yansıtan filmler çekmektedir. Yönetmenlerden Damián Szifron'un "Vahşi Hikayeler" (2014) ve Lucrecia Martel'in "Zama" (2017) gibi filmleri, uluslararası alanda büyük başarı elde etmiş ve Arjantin sinemasının çağdaş bir örneği olarak kabul edilmiştir.

Arjantin'in gelenekleri, sinemanın temel taşlarından biridir. Tango gibi yerel danslar, yerel müzik türleri ve folklorik unsurlar, filmlerde sık sık yer alır. Bu gelenekler, filmlerin atmosferini ve karakterlerin davranışlarını şekillendirir. Arjantin sineması, geleneksel değerleriyle beslenerek izleyicilere ülkenin köklerini, kültürünü ve geçmişini aktarmaya çalışır. Bu ülke sineması, sanatsal bir bakış açısıyla konularını ele alırken, sinematografik olarak da dikkat çeken bir üslup benimsemektedir. İyi planlanmış çekimler, güçlü oyunculuk performansları ve atmosferik mekan kullanımı, Arjantin filmlerinin estetik açıdan etkileyici olmasını sağlar. Sinema dili ve teknikleri üzerinde deneysel çalışmalar da yapılarak, görsel olarak yenilikçi ve ilgi çekici yapıtlar ortaya çıkarılmaktadır.

Arjantin sineması, geleneklerini, sosyo-kültürel yapısını ve insanî duygularını sanatsal bir yaklaşımla ele alan bir sinemadır. Filmleri, Arjantin'in zengin kültürel mirasını, toplumsal dinamiklerini ve insanların iç dünyalarını gözler önüne serer. Bu sayede Arjantin sineması, izleyicilere hem eğlenceli hem de düşündürücü bir deneyim sunmaktadır.