“A kişisinin B kişisi hakkında bize anlattıkları B kişisi ile ilgili izlenim edinmemize yetmez ama A kişisi hakkında bir izlenim edinmemize yeterli olur.”
Bu yaklaşımı değerli buluyorum. Fotoğrafın icadından bugüne kadar sosyolojinin de önünde yer alan fotoğraf, fotoğraf olarak kaydedebildiklerimiz ile yol gösterici olsa da gelecekte çekemediklerimiz bizlerin çekilmesine izin verilmeyenlerle de bir yol gösterici olacak.
Fotoğrafın icadı ile başlayan bu serüvende neredeyse fotoğrafı çekilmeyen olay kalmadı. Etki gücü değişik olsa da hemen hemen her alanda, olayda haber fotoğrafı olayı anlamak için en güvenilir ve ilk başvurulan araçlardan bir tanesi. Çünkü haber fotoğrafının gücü gerçeği olduğu gibi aktarmasından geliyor. Güvenilir olmasındaki en önemli rol etik ilkelere bağlı kalınarak çekilmesi.
Doçent N. Gamze Toksoy “Fotoğraf Aslında Neyin Belgesi?” adlı makalesinde:
“Modernleşme sürecinde fotoğraf, dönüşen yaşamın kaydını tutmaktan çok daha fazlasını ifade eder. Modern kimliklerin, aidiyetlerin nasıl tanımlanacağı, yaşamın hangi yanlarının görünür kılınacağı ve gelecek kuşakların belleğine nasıl aktarılacağı sorularının yanıtlarını bulacağımız mecralardan biridir.”
Doçent N. Gamze Toksoy’un yukarıda paylaştığım cümlelerini çok kıymetli buluyorum. Bugün neyi çekip belgelediğimiz gelecek için o kadar önemli. Bir fotoğraf dünyayı değiştirebilir mi tartışmaları ışığında değerlendirmelerimizi bir kez daha yapmak zorundayız. Burada geleceğe yönelik yaptığımız şey medeniyetimizi nasıl geliştireceğimizi, nasıl topluluklar olacağımızı, gelecek nesilleri nasıl şekillendirmek istediğimize bugün çektiğimiz sorunların fotoğrafları yön verecek.
Bugün foto muhabirlerin geleceğimizi de şekillendirecek bu fotoğrafları çekmemesi, çektirilmemesi çok çok önemli. Önemi şuradan geliyor. Foto muhabiri bir fotoğrafı çekmeye karar verdiğinde o fotoğraf karesine mümkün olan tüm anlamını yükleyerek çekecektir. O fotoğraflar anlatım itibariyle izleyen kişiyi ilk temas anında etkileyecek ve de o kişi veya kişilerde bir iz bırakacaktır. Diğer bir söyleyişle foto muhabiri yaşananları en öz anlatımıyla çeker ve topluma sunar. Foto muhabirleri bu fotoğrafları çekmez ise ne olur peki? Bu aslında işler biraz daha zorlaşır demek. Biraz daha açmak isterim cümlelerimi.
Günümüzde foto muhabirleri fotoğraf çekse de çekmese de dünyada her saniye milyonlarca fotoğraf çekiliyor. Manzara, sokak, portre, olay, mekân, yemek, düğün, savaş, cinayet, spor, ticari, organizasyonlarda, konserlerde, toplantılarda, arkadaşlar arasında, sevgilisine nerede olduğunu kanıtlamak için…her an fotoğraf çekiyor insanlar. Anlamlandırmaya dair sorunumuz da burada başlıyor. Çekine bu fotoğrafla rastgele, düzensiz, sınıflandırılmamış olmaları, hatta bu çekilen fotoğrafların saklanmasını nedeniyle doğan problemler nedeniyle silinmesi gibi şey, bu fotoğrafların kişilerin kendi sosyal medya hesaplarında paylaşılsa da anlamlı paylaşımlar olmaması nedeniyle. Geleceğe dair anlamlı bir iz bırakmaları, sonradan anlamlandırılabilmeleri de çok zahmetli bir süreç.
Yani aslına bakarsanız kocaman bir çöp yığınından farkı yok bu kadar fazla fotoğrafın. Varlığının çok olması işleri daha da zorlaştırıyor. Bu fotoğrafların gelecekte bir işe yarayabilmesi için çekim aşamasından itibaren bilinçli adımlarla ilerleniyor olması gerekmekte. Yoksa gelecek nesiller, bu çöp yığını içinden geçmişi anlamak ve geleceğe yön vermek adına epeyce zorlanacaklar. Bu yönlendirme aşaması içinde daha fazla emek, maddi ve zaman kaynağı ayırmak durumunda kalacaklar.