CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 25 Temmuz 2023 tarihli Grup Toplantısı’nda konuştu. Grup toplantısında 24 Temmuz Basın Bayramına ve medya üzerindeki baskılara, ekonomide gelinen noktalara da değinen Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Dünya kadar sorunumuz var bu sorunlar sadece bugüne özgü değil. Tarihimize baktığınızda da ciddi sorunlar vardı, ama o sorunlar tarih boyunca akılla, bilgiyle, birikimle ve güçlü bir iradeyle yenildi. O sorunlardan birisi de Osmanlı’nın yıkılışı ve yıkılan bir imparatorluktan genç bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkmasıydı. Bu genç Türkiye Cumhuriyeti devleti Lozan’da bütün egemen güçlere karşı mücadelesini verdi, büyük bir başarının altına imzasını attı, Türkiye’nin bağımsızlığını bütün dünyaya duyurdu ve onaylattı.
Lozan’ın 100. Yılında bu büyük başarıya imzasını atan ve aramızda olmayan bütün kahramanlara, devletin bütün yöneticilerine, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere, hepsine şükran borçluyuz. Onlar bir tarih yazdılar.
İsmet İnönü iktidarı muhalefete devrettiği zaman, Merkez Bankası’nın kasasında 122 ton altın vardı. 100 yıl önce hangi mücadeleyi verdik, bugün hangi durumdayız. Bunu bütün vatandaşlarımızın unutmamasını isterim.
24 Temmuz aynı zamanda Basın Bayramı. Basında sansürün kaldırılışının tam 115. yıl dönümüydü dün. Hapishanelerimizde gazetecilerimiz var. Merdan Yanardağ tutuklu. Medya üzerindeki baskıları görüyoruz, yaşıyoruz. Dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 165. Sıradayız. Bu ayıp bile hangi noktada olduğumuzu gösteriyor.
Akbelen'de kadınlar direniyor, 2 yıldır mücadele ediyorlar. Dün güvenlik güçleri TOMA’larla engellemek istediler. Neyi engelliyorsunuz? Doğayı korumak suç mu? Onların mücadelesi toplumun her kesimine örnek olsun.
Dmitry Orlov toplumların çöküşü teorisi vardır. Şöyledir; toplumların çöküşü 5 ana aşamada meydana gelir der. 1. Aşama finansal çöküştür, yani kurumlar borçlarını ödeyemez noktaya gelirse bir finansal çöküşle karşı karşıya kalırsınız. 2.’si ticari çöküştür der, yani yerli para değerini kaybeder, paradan kaçış başlar ve yatırımcı önünü göremez, dolayısıyla ticari çöküş gündeme gelir. 3.’sü politik çöküştür. Hükümet meşruiyetini ahlaki ve siyasi olarak ve yönetim kabiliyetini kaybeder. 4. Çöküş sosyal çöküştür. Aile yapısının kökten sarsılması, boşanmaların, işsizliğin artması, uyuşturucu bataklığına o ülkenin sürüklenmesi, rüşvetin adeta meşrulaştırılması, intihar vakalarının artması sosyal çöküşün habercisidir diyor. 5.’si kültürel çöküş. Ahlaki değerlerin temelden sarsılması, adalet duygusunun giderek zayıflaması, devleti soyanların itibarlı hale gelmesi, savurganlığın saygınlık olarak algılanması da kültürel çöküşün ana parametrelerinin.
Toplumların çöküşünde Orlov bunları anlatıyor.
Türkiye’nin hangi noktaya geldiğini üç görüşle ifade edeceğim.
1- Diyor ki Türkiye, sana borcumun ana parasını ödeyemiyorum, param yok, sana ana parayı ödemem için bana borç ver.
2- Senden aldığım borcun faizini de ödeyemiyorum, param yok, ana para dışında faizi de ödemem için bana borç ver.
3- Ayrıca bütçede açığım var, bu açığı kapatmam için de bana borç para ver.
Lozan dedik, rahmetli İsmet İnönü dedik, Türkiye’nin geldiği nokta budur değerli arkadaşlar.
Vatandaş icra dairelerinde. Geçen yıl ile 22 Temmuz arasında icralarda artış % 60. Vatandaş maalesef borç batağında.
Devlet ne yapıyor, yeni vergiler getirmem lazım diyor. Vergi ve zam yapıldı, onun dışında bir şey yapılmadı.
Mayıstan hazirana devletin borcu 900 milyar lira arttı. Artık devletin yönetilmediğini Mısır'daki sağır sultanlar biliyor. Bize borç para vermek isteyen de biliyor. O yüzden diyorlar ki bana limanları ver ben çalıştırayım. Arsaları arazileri vereceksin bana, karlı fabrikalarını vereceksin bana ben çalıştırayım diyorlar. O zaman sana borç veririm diyorlar. Bu devleti yönetememenin tablosudur.
Akar yakıt zamları vatandaşın cebinden çalınan paradır. Bu gerçeği hiçkimsenin unutmaması lazım. O nedenle biz yapılan uygulamayı bir ekonomik soykırım olarak tanımlıyoruz. Bir avuç kişiyi zengin etmek, 85 milyonu bir avuç kişiye hizmet eder hale getirmek, kabul edebileceğimiz bir şey değildir. 85 milyon zamlar ve vergilerle perişan ediliyor.
İki farklı Türkiye var, bunu lütfen hafızanızın bir yerinde sağlam tutun. Saray'ın Türkiye'si, vatandaşın Türkiye'si.
Ev sahibi ile kiracılar arasında kavgalar oldu, cinayetler işlendi. İktidar sahipleri kiralardaki artışları gördüler mi? Saray'ın Türkiye'si bundan haberdar oldu mu? Vatandaşın Türkiye'sinde esnaf var, taksici var, otobüs şoförü var, asgari ücretlisi, memuru, emeklisi, sanayicisi, düzgün çalışan insanları, milyonlarca işsizi var. Bunlar da vatandaşın Türkiyesi. Burada kira var, elektrik, doğal gaz su faturaları var, hepsi sürekli artıyor. Okullar açılacak, kırtasiye masrafları olacak. Mutfaklarda yangın var, vatandaşın Türkiyesi bunları görüyor. Vatandaşın Türkiye'si Saray'ın Türkiye'sine çalışıyor.
Dolarla verilen garantilerin tamamı TL’ye çevrilmeli. Köprü geçişleri TL’ye çevrilmeli. Tasarruf önce saraydan başlayacak.
Bütün bunların temelinde adaletsizlik yatıyor.
Neron Roma'yı yaktı, Erdoğan da Türkiye'yi yakıyor.