Gregory Nava’nın 1983 yapımı “El Norte” filmi, ABD’ye göç eden iki Guatemalalı kardeşin dramatik ve zorlu hikâyesini anlatan etkileyici bir filmdir. Film, bir yandan göçmenlerin karşılaştığı güçlükleri ve maruz kaldıkları ayrımcılığı gözler önüne sererken, diğer yandan da kimlik, aidiyetlik hissetme ve hayatta kalma konularını da derinlemesine işlemiştir. "El Norte" filmi, Latin Amerika sinemasının önemli bir parçası olarak kabul edilir ve hem göçmenlerin yaşam mücadelesini hem de onların Amerikan rüyasını arayışlarını duyarlı bir şekilde izleyicilere göstermeye çalışmıştır. Filmin başrollerinde; Zaide Silvia Gutiérrez, David Villalpando, Ernesto Gómez Cruz, Alicia del Lago, Stella Quan, Lupe Ontiveros, Trinidad Silva, Enrique Castillo, Tony Plana,  Diane Cary, Mike Gomez gibi oyuncular yer almışlardır.

Filmin genel olarak işleyişi şöyledir; Guatemalalı kardeşler Enrique ve Rosa’nın iç savaştan kaçıp daha iyi bir yaşam umuduyla ABD’ye göç etme süreci anlatılır. Film üç ana bölümden oluşur: Guatemala’daki hayat, Meksika üzerinden ABD’ye kaçış ve ABD’deki yaşam. Bu üç bölüm de, karakterlerin yaşadıkları dönüşümler ve karşılaştıkları zorluklar anlatılmıştır.

Filmin ilk bölümünde, Guatemala’daki yaşamları ve iç savaşın yol açtığı yıkım ele alınmıştır. Yerli bir Maya köyünde yaşayan Enrique ve Rosa, babalarının topraklarını savunurken ve diğer çalışan işçileri de örgütlediği için, hükümet güçleri tarafından öldürülmesi ve annelerinin kaçırılarak kaybolmasının ardından kaçmak zorunda kalmaları üzerinde gelişir. Bu bölüm, Guatemala'daki köylülerin yaşadığı baskıları ve adaletsizlikleri ortaya koyarak, karakterlerin neden kaçmak zorunda kaldığını gösterir. Kardeşler kendi topraklarından ve kültürlerinden koparılmak zorunda kalırlar.

İkinci bölüm olan "El Coyote", Enrique ve Rosa’nın ABD’ye ulaşmak için Meksika üzerinden tehlikeli bir yolculuğa çıkışlarını anlatır. Bu bölümde göçmenlerin karşılaştığı zorluklar, sınırları geçme çabaları ve bu süreçteki ölümcül tehlikeler işlenmiştir. Yönetmen Nava, burada göçmenlerin insani olmayan koşullara maruz kaldığını, onları sömüren insan kaçakçılarını ve sınır geçişinin fiziksel zorluklarını etkileyici bir şekilde göstermiştir.

Üçüncü bölümde ise, kardeşler nihayet ABD’ye ulaşır. Ancak, “El Norte”de buldukları hayat, umduklarından çok farklıdır. Burada, göçmenlerin ABD’de karşılaştıkları ırkçılık, ayrımcılık ve sömürü konuları ele alınır. Enrique ve Rosa, burada da kimliklerinden ödün vererek hayatta kalmaya çalışırlar. Kimlik ve yabancılaşma temaları bu bölümde daha da derinleşmiştir. Kendi kültürlerinden uzaklaştıkça, içsel bir boşluk ve kimlik krizine sürüklenirler. Film de, Amerikan rüyasının bir hayalden ibaret olduğu ve göçmenlerin bu hayal uğruna büyük bedeller ödemek zorunda kaldıkları gözler önüne serilmiştir.

Gregory Nava, "El Norte"de gerçekçi bir anlatım tarzı benimsemiştir. Film, belgesel tarzı bir çekimle Guatemala'daki köy yaşamını ve ABD'ye yapılan göç yolculuğunu etkileyici bir şekilde göstermiştir. Yönetmen Nava, kamerayı genellikle karakterlerin perspektifinden kullanarak izleyiciye öznel bir bakış açısıyla yansıtmaya çalışmıştır. Ayrıca filmde kullanılan renkler ve ışıklandırma da, karakterlerin duygusal durumlarını ve karşılaştıkları tehlikeleri yansıtmak için ustaca kullanılmıştır. Filmde, Meksika-ABD sınırını geçme sahnesi özellikle dikkat çekicidir. Kardeşlerin tünelden geçerek ABD'ye girdiği sahne, hem fiziksel hem de duygusal bir sınırın aşılmasını simgeler niteliktedir diyebiliriz. Bu sahne, göçmenlerin karşılaştığı tehlikeleri ve Amerika'ya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur.

Bu film özetle, göçmenlerin karşılaştığı zorlukları ve maruz kaldıkları ayrımcılığı derinlemesine inceleyen bir filmdir. Yönetmen Nava, bu filmde sadece iki karakterin değil, milyonlarca göçmenin ortak hikâyesini anlatmıştır aslında. Filmde, göçmenlerin hayatta kalma mücadelesi, kimlik arayışları ve Amerikan rüyasının karanlık yüzünü etkileyici bir şekilde izleyiciye yansıtmıştır. Film, hem sinematografik başarısı hem de toplumsal mesajlarıyla izleyiciyi derinden etkileyen bir film olarak sinema tarihindeki yerini almıştır. Ayrıca film, 1985 yılında En İyi Özgün Senaryo Oscar ödülünü de almıştır.