Kefernahum, sinema dünyasında iz bırakan güçlü yapımlardan birisidir. 2018 yılında, Nadine Labaki'nin yönetmenliğinde çekilen film, izleyiciyi daha ilk sahnelerinden itibaren içine çekmeyi başarmıştır. Film, iyi işlenmiş hikayesinin yanı sıra, hayatın kıyısında kalmış insanların sesini duyurmaya çalışmasıyla da benzersizdir. Gerek oyuncuların performansı, gerekse anlatım diliyle izleyenleri oldukça etkilemiş bir yapımdır. Filmin oyuncu kadrosunda; Zain Al Rafeea, Yordanos Shiferaw, Cedra Izam, Fadi Kamel Youssef, Farah Hasno, Nadine Labaki, Boluwatife Treasure Bankole gibi oyuncular rol almışlardır. Başrol oyuncusu dahil birçoğu amatör oyunculardan oluşmuştur. Filmin senaryosunu ise Nadine Labaki, Jihad Hojaily, Michelle Keserwany, Georges Khabbaz ve Khaled Mouzanar birlikte yazmışlardır. Film, 2018 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazanarak dünya çapında dikkatleri üzerine çekmiştir.

Filmin konusuna gelecek olursak; Lübnan'da yaşayan 12 yaşındaki Zain adlı bir çocuğun hayatta kalma mücadelesini anlatır. Ailesi tarafından ihmal edilen, zor şartlar altında çalışan ve kız kardeşinin küçük yaşta evlendirilmesiyle sarsılan Zain, hayatındaki zorluklar yüzünden ailesine dava açar. Film, Zain'in bu süreçte sokaklarda yaşadıklarını ve bir göçmen anne olan Rahil ve onun bebeğiyle kurduğu bağı da derinlemesine işlerken, yoksulluk, çocuk hakları ve toplumun ihmal ettiği bireylerin yaşamını da gözler önüne sermeye çalışmıştır.

Kefernahum, derin toplumsal eleştirilerle dolu bir filmdir. En belirgin temalardan biri çocuk istismarına, ihmalkarlığa ve yoksulluğa karşı yapılan sert eleştirilerdir. Filmde Zain’in maruz kaldığı şiddet ve zorbalık, hem ailesinin hem de devletin onu nasıl göz ardı ettiğini açık bir şekilde gösterir. Zain’in kız kardeşinin küçük yaşta zorla evlendirilmesi, sadece kişisel bir trajedi değil, aynı zamanda geleneksel değerlerin ve yoksulluğun çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisinin güçlü bir anlatımıdır.

Mültecilik ise bir diğer önemli temadır. Zain’in yoksulluk içindeki yaşamı, göçmen olan Rahil ve oğlu Yonas ile tanıştıktan sonra mültecilerin dramı ile iç içe geçmiştir. Rahil gibi mülteciler, ülkelerinden kaçmış olsalar da başka bir yerde kendilerine güvenli bir yaşam kuramamışlardır. Rahil, oğlunu gizlemek zorundadır çünkü mülteci statüsünde olmasından dolayı birçok hak ve hizmetten yararlanamaz. Bu durum, mülteci olmanın getirdiği yalnızlığı ve savunmasızlığı izleyicilere yansıtmıştır. Film, mültecilerin karşılaştığı ayrımcılık ve insanlık dışı yaşam koşullarını da cesurca gözler önüne sermiştir diyebiliriz. Özellikle bu süreçte, kendi ailesinden göremediği sevgi ve ilgiyi Yonas’a göstermeye çalışır. Zain’in Rahil ve Yonas ile geçirdiği bu dönem, filmdeki en sakin ve umut dolu anlardan biridir. Ancak bu sakinlik, Rahil’in yakalanıp sınır dışı edilmesiyle sona erer.

Zain’in annesi ve babası, yoksulluk ve umutsuzluk içinde kendi hayatlarını sürdürürken, çocuklarını da ihmal ederler. Bu ihmalin en belirgin sonuçlarından biri de, kız kardeşi Sahar’ın evlendirilmesiyle ortaya çıkar. Zain, bu duruma karşı çıkarak ailesine karşı cephe alır, çünkü ailesinin ona ve kardeşlerine iyi bir gelecek sunmadığını yaşayarak görmüştür. Filmde bu hikaye ebeveynlerin sorumluluğunu ve çocukların haklarını sorgulatmak istercesine ortaya koyulmuştur.

Nadine Labaki’nin yönetmenliği, filmin, duygusal yoğunluğunu artıran en önemli unsurlardan biridir. Filmde kullanılan doğal ve belgesel tarzı çekimler, izleyiciyi Zain’in dünyasına daha yakından çekmeyi başarmıştır. Kamera, Zain’in yüzündeki her bir duyguyu, yaşadığı çevrenin çarpıcı detaylarını ve Lübnan’ın kenar mahallelerindeki yaşamı büyük bir hassasiyetle yansıtmıştır. Aynı zamanda, filmin ritmi de dikkat çekicidir; Zain’in yaşamındaki kaos ve belirsizlik, filmdeki hızlı geçişlerle desteklenmeye çalışılmıştır.

Özet olarak film, modern dünyada toplumların karşı karşıya kaldığı derin sorunları yüzümüze vuran güçlü bir sinema örneğidir. Çocuk hakları, yoksulluk, mültecilik ve aile sorumlulukları gibi temalar, izleyiciyi toplumsal sorumluluklar üzerine yeniden düşünmeye zorlamıştır diyebiliriz. Film, bir çocuğun gözünden dünyanın adaletsizliğini anlatırken, aynı zamanda insanlık onuruna ve dayanışmaya dair bir umut mesajı da vermektedir. Bu bakımdan izlenilmesi gereken bir filmdir. Filmi izlemeyenlerin izlemesini mutlaka tavsiye ederim. İyi seyirler...