6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerinin üzerinden tam bir yıl geçti. Yaklaşık 2 dakika süren deprem devam ederken haberim olmuştu. Türkiye’nin her yerinden gazetecilerin olduğu bir iletişim grubuna yazmışlardı meslektaşlarımız.” Bir dakikadan fazla zaman oldu hala sallanıyoruz” diye. Yanlış hatırlamıyorsam ilk mesajlar Kayseri’den, Malatya’dan, Adana’dan gelmişti. Çok büyük bir afet yaşandığı ortadaydı.

Haberi aldığım o andan itibaren bir saat kadar deprem ile ilgileri takip etmeye başladım. Sosyal medyadan, televizyondan yıkım olup olmadığı anlama gayreti ile yaklaşık bir saat kadar süre geçtikten sonra bölgeye gitmeye kadar verdim. Makinelerimi toparlamaya, bataryalarımı doldurmaya başlarken de teknik olarak ihtiyacım olabilecek cihazları toplamaya başladım. Bir taraftan da kıyafet toparlamaya, kış şartlarında ihtiyaç duyacağım kıyafetleri valizime yerleştirdim. Hatta uyku tulumumu dahi yanıma almıştım.

Bana eşlik edecek iki genç arkadaşımla beraber üç saat kadar sonra yola koyulmuştuk. Yola çıkmadan yanımıza 2 koli su, bisküvi, poğaça gibi şeyler de yanımıza aldık. Yolda hiç durmadan deprem bölgesine ulaşma hedefindeydik fakat olumsuz hava şartları yolda buzlanmaya neden olduğu için zaman zaman bazı ağır tonajlı araçların kayarak yolu kapattığına tanıklık ettik. Bir iki kez bu nedenle yolda durmak ve yolun açılmasını beklemek zorunda kaldık.

Bir çok meslektaşım Kahramanmaraş’a doğru yöneldi doğal olarak. Biz Hatay bölgesinden hiç haber alamadığımızı fark ederek yolumuzu değiştirmeden Hatay’a doğru devam ettik.

99 Marmara ve Kaynaşlı depremlerinden aşina olduğum insanların yüzlerindeki o çaresizlik ifadeleri çok tanıdık geldi İskenderun’a adım attığımız andan itibaren. İlk deprem anı üzerinden yaklaşık 10 saat geçmişti. Hayatta kalanlar, yaralanmayanlar şehirlerden uzaklaşmaya çalışıyor. Kendileri yaralı olsada sevdikleri enkaz altlarında kalanlar ise etrafta çaresizce koşturup enkaz altındaki yakınlarına yardım edebilecek insanlara ulaşmaya çalışıyorlardı. Saatler geçtikçe tablo iyice ağırlaşmaya başlamıştı.

Her saniyenin önemli olduğu bir bölgede hava şartları da çok ağırdı. Bazı illerde -20 derecelere varan buz gibi hava ve kar yağışı aldında insanlar yaşama tutunmaya çalışırken Hatay çevresinde de yağmurlu bir hava etkiliydi. Bölgede hızlıca bir tur atıp neler olup bittiğini anlamaya ve çokça da fotoğraf çekerek bölgede neler yaşandığını kamu oyuna duyurma telaşı ile yağan yağmurda epeyce de ıslandık.

Hatay’da depremden etkilenen tüm ilçelere giderek olup biteni anlamaya yıkımın boyutlarını enkazlarda yapılan kurtarma çalışmalarına ilişkin son durumları aktarmak doğru açıklayabilecek fotoğraflar çekmeye çalıştım. Hiç kolay olmayan, o duygusallığa kendimi kaptırmadan, insan ve gazeteci olma arasındaki tüm çelişkileri yaşayarak görev yapmak durumunda kaldım. Yıkım o kadar geniş bir bölgede yaşanmıştı ki ağır duygusal baskı altında deyim yerindeyse hiç nefes alamadan çalışma durumunda kaldık.

Bizler bu durumdayken depremzedelerin neler yaşadıklarını sizlere aktarmaya çalıştık ama bazen yeterli olamadığımızı da düşünmeden edemiyorum. En sevdiklerini depremde kaybeden o insanlar günlerce, haftalarca, aylarca o ortamda yaşamak durumunda yaşanan acılardan hiç kaçma fırsatı bulamadılar. Aldıkları her nefes eksik kaldı. En sevdiklerini kaybettikleri gibi, umutlarını kaybettiler,  evlerini kaybettiler, eşyalarını kaybettiler, düzenlerini kaybettiler alışkanlıklarını kaybettiler.

Depremin üzerinden dün itibariyle tam bir yıl geçti. Bir yıl önce yaşananları bugün ile kıyaslama imkanım oldu geçtiğimiz bir haftada. Yazının başlığı koca bir haftanın özeti gibiydi. Zaman gerçekten her şeyin ilacı mı?