Herkese merhabalar. Bundan böyle her hafta iki gün bu köşede ağırlıklı olarak sinema ve sanat alanında yazılar yazmaya çalışacağım. Öncelikle kendimi tanıtmam gerekirse; 1981 yılında Ankara’da doğdum. Halen Ankara'da yaşamaktayım. Restorasyon ve işletme bölümlerini bitirdim. Mezun olduktan sonra birçok şehirde restorasyon çalışmalarında bulundum. On beş yıla yakın bir süredir de belgesel kameramanlığı yapmaktayım. Bu süre içerisinde sinema ve dizi film projelerinde de yer aldım. Sizlerle de bu köşede hem aslında sevdiğim bir hobim hem de dolaylı olarak iş alanım olan sinema ve genel anlamda sanat alanında ilgimi çeken konular üzerine öznel düşüncelerimi aktaracağım. Paylaşımlarda bulunacağım. Umarım beğenirsiniz.
Özellikle son yüzyılda ve hatta son yirmi yılda sosyal medyanın ve teknolojinin de etkisiyle hayatımıza görsel içerikler ve ürünler büyük etki yarattı. Her alanda yüzbinlerce kitap yazıldı. Bundan en büyük pasta dilimini de sanat alanı aldı tabi ki. Artık Van Gogh’ un resimlerini, Da Vinci’nin sembollerle dolu fresklerini, Ara Güler' in fotoğraflarını, Mozart' ı, Beethoven' ı dünyaca ünlü müzisyenlerin bestelerini, Shakespeare' in başyapıtlarını, dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir heykeltraşın heykelini cebimizde taşıyoruz diyebiliriz. Onlara çok yakınız artık. Günümüz duygu ve düşüncelerine halen hitap ediyorlar.
Bu cebimizde taşıdığımız dünyanın bir de ağırlığı var tabi ki. Bu sanatsal üretimlerin en önemli bir parçasıyız artık. Sanatçı, sanat eseri ve izleyici üçgenindeki üçüncü halkayı oluşturan bizler; artık olmazsa olmaz bir yapıtaşıyız. Buraya kadar saydığım klasik sanatçıları ve daha sayamadığım binlercesini, günümüze kadar bitmeyen ve asla bitmeyecek olan bu sanatçıları ve eserlerini yorumluyoruz, beğeniyoruz, dinliyoruz, müzelerde, opera salonlarında, sergilerde geziyoruz, akademilerde üstüne makaleler tezler yazıyoruz, dersler veriyoruz.
Öte yandan sanatın bir anlamı da hayatın ve evrenin bir kopyası, bir taklidi olması ve aynı zamanda; en anlamlı en estetik en doğrudan ve bazen de yalın bir ifade biçimi olmasıdır ya hani. İşte bizlerde bu eserlerin bu anlatıların, bu paylaşımların bir seyircisi, hatta bir alıcısı olduğumuz için, sanata her zaman vakit ayırmamız hatta yeri geldiğinde de desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. Desteklemek derken eleştirmemek ve olduğu gibi kabul etmeyi bahsetmiyorum tabi ki. Olumlu ya da olumsuz görüşlerimizle onu diri tutmayı kastediyorum. Çünkü izleyici bir nevi sanatçıya yön verendir de aynı zamanda. Burada sanat üzerine yazı yazmamın bir nedeni de bu aslında.
Konuyu biraz daha sınırlandırıp resim, fotoğraf ve grafik tasarımlar gibi görsel içeriklere gelecek olursak; Bir duyguyu bir düşünceyi anlatırken onlarca sayfa kelimeyle anlatmak yerine bir fotoğraf bir resim ya da herhangi bir görsel, bu duyguyu ya da düşünceyi bir bakışta anlatıveriyor. Eski bir Çin atasözü de bunu söylüyor. ''Bir görüntü bin söze bedeldir.'' Hatta yazılarımın ağırlıklı olacağı son ikinci yüzyılda hayatımıza giren sinemanın da etkisiyle dahada içindeyiz artık bu ifade biçimlerinin.
Sanatseverler ya da başka bir deyimle izleyiciler olarak biz sanatın neresindeyiz. İşte bunlarda yazılarımın bir parçası olacak düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın.