“Yeşill Kart” filmi 1990 yılında Peter Weir'in yönettiği ve başrollerini Gerard Depardieu ile Andie MacDowell'in paylaştığı romantik komedi-drama türünde bir filmdir. Film, ABD'de oturma ve çalışma izni almak için sahte bir evlilik yapan iki yabancının hikayesini anlatır. Filmde göçmenlik, yardımlaşma, kültürel farklılıklar ve gerçek aşk temaları işlenmiştir.

Filmin konusu kısaca şöyledir. Georges, Amerika'da kalabilmek için bir yeşil karta (oturma izni) ihtiyaç duyar. Öte yandan, Bronte de sadece tek başına yaşayabileceği, muhteşem bir botanik bahçesine sahip olan daireyi kiralayabilmek için evli görünmek zorundadır. Bir evlilik yapmaları ikisine de fayda sağlayacaktır. Ancak bu iki karakter Georges ve Bronte, devletin dikkatini çekmek için birlikte vakit geçirip birbirlerini tanımaları gerekmektedir.

Bronte, düzenli ve disiplinli bir hayat süren, kariyerine ve doğasına büyük önem veren, incelikli bir kadındır. Botanikçi olan Bronte, büyük bir doğa tutkunu ve çevre dostu bir insandır. Ancak Georges ise oldukça kaba saba hareket eden, kaotik bir kişiliğe sahiptir. Hayata karşı oldukça rahat ve basit bir tutumu vardır. Bu iki zıt karakter, evliliklerinin sahte olduğunu fark ettirmemek için bir süre birlikte vakit geçirmek zorundadırlar. Bir dizi komik ve zorlayıcı durumla başa çıkan bu ikili, özellikle göçmenlik ofisi tarafından sık sık sınanır. Georges'un, Amerikan göçmenlik kurallarına uyması için Bronte'yle olan ilişkisinin gerçekliğini kanıtlaması gerekir. İkili, başlangıçta birbirlerine karşı olan toleranssızlıklarını yavaş yavaş yıkıp, derin bir bağ kurmaya başlarlar.

Aslında filmde anlatılmak istenen hikaye iki farklı kültürden gelen insanların uyum sağlama çabalarıdır diyebiliriz. Georges'un Fransız yaşam tarzı ile Bronte'nin Amerikan düzeni arasındaki mesafelilik, kültürel farklılıkların ilişkilerinde esprili ve dokunaklı bir şekilde ele alınmıştır. Georges, Fransızların daha rahat, özgürlüklerine sadık kalan bir kişiyi yansıtırken, Bronte daha planlı, kuralcı ve disiplinlidir. Film, bu iki karakterin nasıl uzlaşmaya çalıştıklarını ve kültürel değerler arasındaki farklılığı nasıl atlattıklarını göstermiştir.

Filmde, Amerika'da yeşil kart almak isteyen birinin karşılaştığı bürokratik zorluklar ve olaylar da, komedi unsurlarıyla işlenmiştir. Göçmenlik bürokrasisinin mümkün olduğu, Georges'un Amerikalı bir kadınla evlenerek bunları aşmaya çalışması üzerinden mizahi bir dille anlatılmıştır. Göçmenlik görevlilerinin sürekli incelemesi, hem karakterlerin hem de çalışmalarının gerilim dolu anlar yaşamasına neden olur.

Film, romantik komedilerde alışık olduğumuz tempolu bir kurguyla ilerliyor. William M. Anderson'ın kurgusu, özellikle diyalogların ve mizahi unsurların ön planda olduğu sahnelerde ritmik olarak düzenli bir şekilde ilerliyor. Filmdeki komik anlar, genellikle karakterlerin kültürel farklılıklarının çarpıştığı anlarda ortaya çıkıyor ve kurgu, bu anları izleyiciye bol miktarda net ve eğlenceli bir şekilde gösteriyor. Filmde sahte evlilik gibi ciddi bir tema ele alınırken, filmin mizahi tonu bağlantı görevi görüyor ve özellikle göçmenlik ofisindeki sahneler ve Georges ile Bronte'nin birlikte yaşarken yaşadıkları küçük kazalar, hızlı ve enerjik bir şekilde akıyor. Bu da, izleyicinin karakterlerle empati kurmasını ve olaylara gülümseyerek yaklaşmasını sağlıyor.

Gerard Depardieu'nun canlandırdığı karizmatik ve kendine has Georges karakteri ile Andie MacDowell'ın sade ama derinlikli Bronte yorumu, filmin ritmini oldukça artırmıştır. Film, iki karakterin bir araya gelerek nasıl bir denge kurduğunu, sahte bir başlangıcın sürekli olarak gerçek bir değişime nasıl dönüştüğünü anlatan sıcak ve dokunaklı bir hikayedir. İyi seyirler…